Hayata Yön Veren Sözler
Merhaba tekrardan,
Yine 1 aylık bir sürenin ardından blogumda yazma fırsatı bulabildim. Artık 15 günde bir değil ayda bir yazı yazabileceğime iyice kanaat getirdim. Önceki yazım/yazılarım musîkî ile ilgiliydi. Artık "Benim Dünyam" kategorisine daha çok yer vermem gerektiğini fark ettim.
İnsanların hayatına dokunan insanlar vardır. Bu kişiler yakın arkadaşları veya aile efradından olabilir. Onlarla iletişim kurarken kırılma noktalarında söyledikleri bazı cümleler hayatınıza ciddi manada yön verebilir. Hayata yön verecek sözler, hayata yön veren sözler genelde de bu yakın iletişimi kurduğumuz insanlar tarafından bize söylenir. Ben de kendi hayatımda duyduğum, bizatihi yaşadığım bazı sözlerden bir liste derlemek istedim. Tabi ki ayet ve hadisler dışında sözleri yazacağım. Onlar zaten hayatımızı tanzim eden ilahî ve nebevî emirlerdir. Bense atasözleri, vecizeler ve manası o anda zühur eden ifadeleri yazmak istedim. Sizlerin de eklemek istediği söz olursa hayata yön veren sözler yazımın sonuna ekleyebilirsiniz.
Kenefte Gül Aranmaz.
Bu daha çok benim hayatıma değil de etrafımdaki arkadaşlarımın hayatına yön veren sözlerden biridir. Özellikle yakın çevreme benim söylediğim çok vakidir. Benim için bu söz biraz manasını da değiştirmiştir. Malumunuz kenef baya kötü bir anlama sahip. Ancak ben bu sözü aradığı şeyi yanlış yerde arayan her insanın durumu için kullanıyorum. Hayattaki hatalardan en büyüğü de aradığı şeyin aradığı yerde olduğunu bilmemek ya da bildiği halde aynı yanlış yerde aramaya devam etmektir. Bu inanç konusunda olabilir, evlenilecek insanı seçmek konusunda olabilir, meslek seçiminde bile ortaya çıkabilir. Velhasıl yanlış yerde aramak insanı yorar.
Bana ait bir gül fotoğrafı :)
Bir şey yanlış yerde aranıyorsa duruma el atmak bence oldukça elzemdir. Kimi zaman dostlar sırf kırılmasın diye birbirilerini uyarmakta geç kalabiliyor. Ha, geç kalmasa da kenefte gül aramaya devam edip etmemek tamamen onun tercihidir. Hayata yön veren sözler derken tam olarak bunu kast ediyorum. Zamanında maddi durumu zayıf olan bir arkadaşım zengin bir ailenin çocuğu ile evlenme amacıyla görüşürken kendisine bu insanın aile yapısının ve seviyesinin onunkine uygun olmadığını izah etmeye çalışmıştım. Fayda vermemişti. Zaten bir süre sonra karşı aile çocuklarını maddiyatla korkutmuş, evlatları da maddiyatı tercih ederek bu defter çok yazı yazılmadan kapanmıştı. Ancak her zaman durum böyle kolay atlatılmayabiliyor. Zira mezhep, ırk ve maddi gelir farklılığını ilk başta fark edemeyip evlenirken, evlenince veya evlendikten sonra dert etmeye(ki dert edilmesi tamamen tercihtir) başlayan çiftler hayatı birbirlerine ve kendilerine zehredebiliyorlar. Allah ferasetin de erkenini nasip etsin.
İnandığınız Gibi Yaşamazsanız, Yaşadığınız Gibi İnanmaya Başlarsınız.
Bu sözü kaynağı tam belli değildir. Bazıları Hz. Ali, bazıları Hz. Ömer derken Mevlana diyenler bile vardır. Hayatıma yön veren değil bir anda yönünü komple değiştiren sözlerdendir. Üzerine konferanslar yapılacak kadar derin anlamı haiz olduğunu düşünüyorum. İnsanı eriten şeylerden biri düşünce-eylem istikrarsızlığıdır. Adeta bir giyotinle gezermiş hissi uyandıran bu durum inançların fiiliyatla büyük bir tezat içerisinde olması durumunda tezahür eder. Psikolojik olarak bu dengesizlik haliyle başa çıkamayan kişi de inanç - eylem ikilisinden birinde revizyon/reform yapmak zorunda kalır. Yoksa kafayı yer.
Ha işin bir de bu değişikliğin keskinliğini ve hazinliğini fark ettiği evre vardır ki o çok daha elim bir andır. Yani yaptıkları inandıklarını değiştiren insan eski inandığı temellerle bir yerde yüzleştiğinde farkında olmadan inanç dünyasının ne kadar fazla değişime uğradığını görünce dumura uğrar, belki de kendinden utanır. Bundaki sonraki süreçte onu iki yol bekliyordur ki ikisi de çok sancılıdır. Birincisi, yeni inanç düzeni ve ona şekillendiren hareketlerle yaşamına devam etmesidir. Bu da çoğu zaman ruhi bunalımla sonuçlanacaktır. İkincisiyse, eski inanç sistemine duyulan özlem veya onun daha doğru olduğundan hareketle büsbütün eylemlerini değiştirmektir. Belirli bir hayat tarzına alışmışken de böyle bir değişikliğe gitmek haliyle pek kolay olmasa gerek. Sonuç olarak, ya olduğunuz gibi görünün ya göründüğünüz gibi olun!
Dizel Arabaya Benzin Koyarsan Motoru Yakarsın.
Bu sözün de bende yeri ayrıdır. Zira babam tarafından kullanılan bir sözdür. Hikayesini burada uzun uzun anlatmak istemiyorum. Zaten söz kendini anlatıyor. Motorin(mazot) ile çalışmak üzere üretilmiş araca benzin koyarsanız motoru mahvedersiniz. Ve bu sizi ulaşacağınız yere de ulaştırmaz. Siz bu çılgınca denemeyi yaptığınızla kalır, üstelik elinizdekinden de olursunuz çoğu zaman.
Bunu Anadolu'dan İstanbul'a bir şekilde göç etmek zorunda kalan birçok gençte görürüz. Hayatı, kültürü, değerleri ve imtina ettikleriyle büsbütün tezat oluşturacak bir dünyaya adım atan insancıklar az da olsa kendi kendilerine buldukları "dizel" yakıt yerine başkalarının "benzin"lerine heves ettiklerinde hayatları patlıyor. Betonkent İstanbul onlar için bir mahşer yeri haline geliyor. Nasıl ki mahşerden kaçamazsınız aynı şekilde maişet, eğitim gibi sebeplerle o da İstanbul'da yaşamaya mecburdur. Yaşamak diyorum adına yaşamak denirse. Bu kıskaçtan çoğusu çıkamaz, çıkan da kendine yeni toplama bir motor yaparak ya da binbir zahmetle ve sabırla darmadağın olan hayatını pardon motorunu tamir ederek yoluna devam eder.
Kimi Bilemez Kimi Bulamaz.
Kayınvalidemin çok kullandığı bir sözle listeye devam edelim. Söz tam da "Görüyorsunuz anlatmaya gerek yok" modunda hayata yön veren sözler denilince üst sıralara koyabileceğim bir söz. Google'da araştırma yaptığımda karşıma çıkan bir haber bu sözün manasını çok güzel ortaya çıkarıyor gibi geldi bana.
330 itfaiye erinin alınacağı sınavda 5 bin 453 kişi ter dökerken, itfaiyeciler çalışma şartlarını protesto etti.
İnsanlar bazen nimetin o kadar içine girerler ki ne kadar büyük bir nimete mazhar olduğunun farkında olamayabiliyor. Psikolojide bazılarının kullandığı internal blindness tabiri de bu durumu anlatır. Bir şeyin, mevzunun veya durumun içerisine çok girdiğinde dışarıyı görememe durumu olarak adlandırabiliriz. Bunun güzel bir örneğini parfüm satan yerlerde de görürüz. Başka bir parfüme geçmeden kahve koklatırlar ki burnumuz alıştığı parfüm kokusunu alamaz hale gelebilsin. Aynı şekilde; bazen kolayca bazen uğraşarak bir amaca, nimete erişiyoruz ama zaman geçtikçe burun kıvırmaya, o zor elde edilen şeyi beğenmemeye başlıyoruz. Halbuki bizim bulunduğum yere, eriştiğimiz imkanlara erişmek isteyen binlerce insan var. Onlar bulamıyorlar, biz elimizdekilerin kıymetini bilemiyoruz! Allah sonumuzu hayretsin.
Gidilmeye Değer Hiçbir Yolun Kestirmesi Yoktur.
İnternette çoğu yerde Paulo Coelho'ya atfedilse de araştırmalarım sonucu sözün Beverly Sills'e ait olduğunu buldum. Hatta orijinali şöyle:
There are no shortcuts to anyplace worth going.
Aslında bunun bizde çok karşılığı var. Zahmetsiz rahmet olmaz, emeksiz yemek olmaz gibi hayata yön veren sözler benzer manaya gelmekte. Ciddi ve mahiyeti büyük sonuçlar almak istiyorsanız ciddi ve kayda değer bir çalışma ortaya koymanız gerekiyor. Günümüzün jet tüketim toplumunun tenezzül limiti önce bilgisayarlar sonra akıllı telefonlarlar iyice dolduğundan kendileri hiçbir şeye tahammül edemez, hiçbir şeyi bekleyemez hale geldi. Benim 99'da aldığım bilgisayar 2-3 dakikada açılırken şimdiki nesil SSD ile 4 saniyeyi geçince surat yapar hale geldi. Bu neyi getirdi biliyor musunuz? Hayatında her alanında sabırsızlığı ve tahammülsüzlüğü.
6-7 yıllık özel ders tecrübemde de aynı şeyi fark ettim. Öğrenciler uzun bir çalışma maratonunu gerektiren sınav sürecine kolay yoldan nasıl hallederim mantığıyla yaklaştıkları için çoğu zaman hüsrana uğruyorlar. Şu dersten şu kadar net yaparsam şu üniversite gelir mi gibi pratik(!) sorulardan gına geldi emin olun. Onlara da hayata yön veren sözler söylüyorum tavsiyelerde bulunuyorum. Ancak kolay yoldan para kazanmak, kolay yoldan üniversite kazanmak insanımızın yeni gözdeleri haline geldi. Halbuki etrafımızda böyle bir örnek de yok ha! Yani böyle büyük başarıları kolay yoldan kazanan ben pek duymadım. Piyangodan para çıkanlar var bir, onların da makus talihlerini okuyoruz. Yakın zamana ait ÇiftlikBank rezaletinden de bahsetmeme gerek yok. Velhasıl kolaycı olmayın. Emek verin, zahmet ediverin.
Bugünün İşini Yarına Bırakma.
Hayata yön veren sözler denilince bunu yazacağım aklıma gelmezdi. 18 Haziran'da yazmaya başladım bu yazıyı. Neredeyse 1 ay olmuş yani. Hastalıklar, üniversite sınav süreci falan derken lastik gibi uzadı. Zira hep bugünün işini yarına bıraktım. Hem birazını da sonra yaparım, şurasını da yarın yazarım diye erteledim. Ertelemek de çağın bir diğer büyük hastalığı. Her şeyi erteliyoruz. Sevmeyi, çalışmayı, dinlemeyi hatta bazen yemeyi. Bir önceki kısımda bahsettiğim tahammülsüzlük bunun altyapısını oluşturuyor. Dayanamayınca sonra hallederim diyerek ertelemiyor muyuz çoğu şeyi? Bu durum dağ gibi biriken işler ve içinden çıkılmaz hallerden başka bir şey getirmiyor.
Erteleme hastalığından kurtulmanın en güzel yollarından biri telkin. Yani kendi kendine hatırlatma/söyleme. Bir işi erteleyeceğinizi hissettiğiniz anda "Hayır, bunu şu an yapacağım!" diyerek nefsinizi yenmeye çalışın ya da daha önce ertelediğiniz bir şey aklınıza gelirse "Hemen bunu yapıyorum ulan!" diyiverin ve işe koyulun. Ulan demeyebilirsiniz de tabi. Velhasıl, kişi kendinin doktorudur. Bu hastalığı en iyi kendinize telkinde bulunarak, isteklerinize gem vurarak yenebilirsiniz. Ayrıca zamanında biten bir işin size vereceği mutluluk paha biçilemez.
Hayata Yön Veren Sözler Bitmez.
Bu yazımda biraz farklı bir listeyle hayata yön veren sözler ile karşınızda idim. Hayatıma yön veren, çok klişe olmayan, derin anlamları haiz bu listeyi umarım beğenmişsinizdir. Etkileyici sözler denilince akla ilk başta gelmeyen sözler belki ama benim için yerleri ayrıydı. Sizler de sizin için hayata yön veren sözler kategorisine girebileceğini düşündüğünüz sözler varsa aşağıdaki Facebook yorum eklentisi aracılığıyla benimle paylaşabilirsiniz.
Sağlıcakla.