Musîkî İle Nasıl Tanıştım?
Gelin size musîkî ile nasıl tanıştım biraz bahsedeyim. Hem ilk yazı için güzel bir konu olur.
İlk Dokunuşum
Musîkî ile tanışmam aslında 3 – 4 yaşlarıma tekabül eder. O yıllarda annemin bana aldığı bir oyuncak piyano belki de bu temayülümde mühim bir rol oynadı. Oyuncak dediğime de bakmayın, gayet nota düzeni, siyah tuşları dahi olan minik bir piyanoydu. İlköğretim 4. sınıfa geldiğimde ülkedeki herkesin ilk enstrümanı olan “blok flüt” ile tanıştım. Müzik öğretmenim kulağımın çok iyi olduğunu söylerdi. Ne zaman bir melodi duysam flütle çalmaya çalışırdım. Türk filmlerini izleyip içeriye odama girip flütle çalmak o yıllarda bana en çok zevk veren hobilerimdendi. Daha 4. sınıfta iken öğretmenim beni nöbetçi öğrenciyle çağırtır, 8. sınıfların müzik dersinde onların kitaplarındaki şarkıları çalardım. Müziğe olan hevesim babamın benim için kocaman olan neyini (sanırım şahtı) üflemeye yetecek kadar vardı. Biraz gösterilmesi sonrası ilk üfleyişimde ses çıkarmıştım. Alttaki deliklere elim yetmediğinden üstteki deliklerle 3 -5 ilahi çalabiliyordum. Ne yazık ki bu serüvenler öylece kaldılar.
Udu Buluşum
18 yaşıma kadar insanların evinde gördüğüm gitar ve bağlamaları elime alıp çaldım. Lakin artık içimdeki müzik tutkusu da iyice depreşmişti. Babama bunu açtığımda onay vermesi üzerine zamanın favorisi olan “gitar” çalmak istediğimi söylemiştim. O da bana “Oğlum gitar bizim sazımız değil ki! Çalacaksan bizden bir saz çalmanı tercih ederim.” demişti. Ben de kanunun sesini çok sevdiğimi söylemiştim. Araştırdık, o zamanın parasıyla ortalama bir kanun 1,5 – 2 milyar (o zamanın parası işte) civarında idi. Babam “Oğlum kanun yerine başka bir saz mı bulsak” dedi ve kanun sonrası favorim olan udu seçtim. Yaklaşık 500 liraya Samsun’da bir ustaya maun-ceviz ilk udumu yaptırdım. Tabi hala Çorum’da yaşıyorum. Diş tedavisi için Samsun’a gelip gittikçe Ondokuzmayıs Üniversitesi Samsun İlahiyat Fakültesi’ndeki hocalardan (Burhaneddin TATAR ve Ahmet ÇAKIR) birkaç taktik alıyordum. Ama hala nota ve makam bilgim yoktu.
Bu şekilde yaklaşık 4 yıl çaldım. Sonra geçirdiğim ameliyatlar sonrası nekahet döneminde konservatuardan emekli 40 yıldır ud ve keman çalan üstadım Erdem AVCI’dan temel nazariyat bilgilerini ve bazı basit makamları öğrendim. Tabi bu 3 – 4 aylık bir süreçti. Sonrasında tekrar İstanbul’un, üniversitemin yolunu tutmuştum.
Musîkî ve Üniversite Yıllarım
Üniversitede farklı ortamlarda, farklı müzik türlerini icra etmeye çalıştım. Kendimce besteler yaptım. Şiir dinletilerine fon müziği olarak çalmaktan tutun Teoman şarkısına eşlik ederken, Godfather’ı denerken buldum kendimi. Farklı enstrümanları toplamaya ve çalmaya da başlamıştım. Şu an evimde bağlama, dombra, perdesiz gitar, klasik gitar ve 2 adet ud mevcut. Sonraları dostum Bahadır GÜVEN ile beraber işin mutfağına da inmek istedik. Kısa filmlere müzikler besteledik. Yaklaşık 60 kadar orijinal bestemiz oldu. Seslendirme, kayıt, mix & mastering o zamanlar ilgimi çeken alanlardandı. Sonra benim evlilik telaşem onun da okuluna odaklanması ile musîkî manasında yollarımızı ayırmak zorunda kaldık.
Yurdal Tokcan, Cinuçen Tanrıkorur, Necati Çelik, Mohamed Abuzekry, Naseer Shamma gibi dünyaca ünlü udileri izledim. Hem de çok izledim. Onları taklit etmeye üsluplarından ilham almaya çalıştım. Bu süreçte; Youtube’da geniş bir yelpazede, birçok farklı türden müzik dağarcığına sahip oldum. Zaten bunlara inşallah “Musîkî” kategorisindeki yazılarımda derin bir şekilde yer vermeye çalışacağım.
Son süreçte OudQanunMaster ekibi sayesinde 2 günlük workshop eğitimini Yurdal Tokcan üstadımla tamamlama fırsatım oldu. Yakın zamanda yine 2 günlük MasterClass eğitimimi ve sertifikamı yine Yurdal Tokcan üstadımdan aldım. Evlendikten sonra musîkî ile aram eskisi kadar iyi olamadı. Dinginlik ve huzur belki de insanın çalma şevkini elinden alıyordur. Ama hala en büyük terapilerimden biri udu elime alıp tellerine vurmaktır diyebilirim.